NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF’İN DEVAMI:
41 - (1709) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا
عبدالله بن إدريس
عن يحيى بن
سعيد
وعبيدالله بن
عمر، عن عبادة
بن الوليد بن
عبادة، عن
أبيه، عن جده.
قال: بايعنا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم على
السمع
والطاعة. في
العسر واليسر.
والمنشط
والمكره. وعلى
أثرة علينا.
وعلى أن لا
ننازع الأمر
أهله. وعلى أن
نقول بالحق
أينما كنا. لا
نخاف في الله
لومة لائم.
{41}
Bize Ebû Bekir b. Ebî
Şeybe rivayet elti. (Dediki): Abdullah b. İdrîs, Yahya b. Saîd ile Ubeydulluh
b. Ömer'den, onlar da Ubâde b. Velîd b. Ubâde'den. o da babasından, o da
dedesinden naklen rivayet etti. Şöyle demiş :
Biz Resûlullalı
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e darlıkta, varlıkta, neşatlı ve kederli
zamanlarımızda, bize tercih yapıldığında dinleyip itaat etmeye, emirlik
hususunda ehil olanla kavga etmemeye ve nerede olsak hakkı söyleyeceğimize,
Allah hakkında hiç bir kınayıcının zemminden korkmayacağımıza bey'at ettik.
(1709) - وحدثناه
ابن نمير.
حدثنا
عبدالله (يعني
ابن إدريس).
حدثنا ابن
عجلان
وعبيدالله بن
عمر ويحيى بن
سعيد عن عبادة
بن الوليد، في
هذا الإسناد،
مثله.
{…}
Bu hadîsi bize İbni
Numeyr de rivayet etti. (Dediki): Bize Abdullah (yâni İbni İdrîs) rivayet etti.
(Dediki): Bize İbni Aclân ile Ubeydullah b. Ömer ve Yahya b. Saîd, Ubâde b.
Velîd'den bu isnâdda hu hadîsin mislini rivayet ettiler.
2 م - (1709) وحدثنا
ابن أبي عمر.
حدثنا
عبدالعزيز
(يعني
الدراوردي) عن
يزيد (وهو ابن
الهاد)، عن
عبادة بن
الصامت، عن
أبيه. حدثني
أبي قال:
بايعنا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
بمثل حديث ابن
إدريس.
{…}
Bize İbııü Ebî Ömer de
rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülâzîz (yâni Derâverdî) Yezîd'den —ki
İbnül'-Hâd'dır—, o da Ubâde b. Velîd b. Ubâde b. Sâmit'den, o da babasından
naklen rivayet etti. (Demişki): Bana babam rivayet etti. (Dediki):
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)*e bey'at ettik...
Râvi, İbni İdrîs'in
hadîsi gibi rivayette bulunmuştur.
42 - (1709) حدثنا
أحمد بن
عبدالرحمن بن
وهب بن مسلم.
حدثنا عمي،
عبدالله بن
وهب. حدثنا
عمرو بن
الحارث. حدثني
بكير عن بسر
ابن سعيد، عن
جنادة بن أبي
أمية قال:
دخلنا على
عبادة بن الصامت
وهو مريض.
فقلنا: حدثنا،
أصلحك الله، بحديث
ينفع الله به،
سمعته من رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فقال: دعانا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فبايعناه.
فكان فيما أخذ
علينا، أن
بايعنا على
السمع والطاعة،
في منشطنا
ومكرهنا،
وعسرنا
ويسرنا،
وأثرة علينا.
وأن لا ننازع
الأمر أهله.
قال (إلا أن
تروا كفرا بواحا
عندكم من الله
فيه برهان).
{42}
Bize Ahmed b.
Abdirrahmân b. Vehb b. Müslim rivayet etti, (Dediki): Bize Amcam Abdullah b.
Vehb rivayet etti. (Dediki): Bize Amr b. Haris rivayet etti. (Dediki): Bana
Bükeyr, Büsr b. Saîd'den, o da Cünâdeb. Ebi Ümeyye'den naklen rivayet etti.
Şöyle demiş :
Ubâde b. Samit hasta
iken yanına girdik. Ve: Allah iyiliğini versin! Bize Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'den işittiğin bir hadîs rivayet etki, Allah onunla fayda
versin! Dedik. Bunun üzerine şunu söyledi:
— Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizi
davet etti. Biz de kendisine bey'at ettik. Bizden aldığı sözler arasında:
Neşatlı zamanımızda, kederli zamanımızda, darlığımızda, varlığımızda, üzerimize
tercih yapıldığında dinleyip itaat etmeye ve emirlik hususunda ehil olanla
kavga etmeyeceğimize dâir aldığı bey'at da vardı. Ubâde :
— Ancak hakkında elinizde Allah'tan bir hüccet
bulunan aşikâr bir küfür görürseniz o başka!» dedi.
İzah:
Bu hadîsi Buhâri
«Fiten» bahsinde tahrîc etmiştir.
Hadîsin mânâsı şudur:
îş başında bulunan âmirlerle onların vazifeleri hakkında kavga ve kemlilerine
i'tirâz etmeyin! Meğer ki onların, İslâm kaidelerine göre muhakkak münker
sayıldığını bildiğiniz bir kötülüğünü göresiniz! Böyle bir şey görürseniz bunu
reddedin! Ve her yerde hakkı söyleyin! Ümerâ fâsik ve zâlim bile olsalar onlara
karşı çıkarak kendileri ile harp etmek bütün ulemânın ittifakı ile haramdır. Bu
bâbda birçok hadîsler vardır. Ehl-i sünnet ulemâsına göre hükümdar
fâsıklığından dolayı ma'zul olmaz. Zîra netîce kan dökmeye ve çeşitli fitnelere
müncer olacağı için azlindeki mefsedet, yerinde kalmasındaki zarardan daha çok
olur.
Kaadî iyâd'ın beyânına
göre ulemâ kâfirden müslümanlara hükümdar olamayacağına hattâ evvelce
müslümanken sonradan kâfir olsa azledilmiş sayılacağına ittifak etmişlerdir.
Namaz kılmayanın hükmü de budur.
Hadis-i Şerif emir
bilma’ruf’un farz olduğuna da delildir. Nevevi diyor ki: “Ulema onun farz-ı
kifaye olduğuna ittifak etmişlerdir. Bir kimse bu hususta canından, malından
veya başkasının canından olacağından korkarsa eli ile ve dili ile bu vazifeyi
yapmak ondan sakıt olur. Ona sadece kalbi ile kerih görmek vacib olur. Bizim
(Şafii) mezhebimizle cumhurun mezhebi budur.